Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Suçu ve Davası | Dilekçe Örneği

Güven ve sorumluluk, vekalet ilişkilerinin temel taşlarıdır. Ancak ne yazık ki, bazen bu ilişkilerde istismar ve haksızlıklar meydana gelebilmektedir. Bu yazımızda, Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması ve bu durumun hukuki sonuçlarına dair detaylı bir inceleme yapacağız. Vekalet görevinin kötüye kullanılması suçu ile karşılaştığınızda nasıl bir yol izlemeniz gerektiğini, vekaletin borç ve yükümlülüklerini, suç teşkil eden hareketleri ve bu tür ihlaller karşısında uygulanabilecek yaptırımları ele alacağız. Bununla birlikte, özellikle vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle dava açma süreçlerini ve bu süreçlerde dikkat edilmesi gereken hususları detaylandıracağız. İlgili davaların nasıl işlediğini, tapu iptal ve tescil işlemlerinin nasıl yürütüldüğünü öğreneceğiz. Son olarak, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptal ve tescil davası dilekçe örneği sunarak, bu tür bir durumda atmanız gereken adımları somutlaştıracağız. Bu bilgiler ışığında, vekalet görevinin kötüye kullanılma ihtimaline karşı kendinizi nasıl koruyabileceğinizi ve haklarınızı nasıl savunabileceğinizi öğrenmiş olacaksınız.

Sayfa İçeriği

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Nedir?

Vekalet görevinin kötüye kullanılması, vekalet verilen kişinin, bu yetkisini vekalet verenin menfaatleri doğrultusunda değil, kendi çıkarları için veya üçüncü kişilerin yararına kullanması durumudur. Bu eylem, yasal olarak ciddi yaptırımlara tabidir ve vekalet veren kişinin zarara uğramasına neden olabilir. Vekalet, özellikle hukuki işlemler, gayrimenkul alım-satımları ve diğer mali işlemler gibi önemli alanlarda sıkça kullanılan bir yöntemdir.

Vekaletin kötüye kullanılması, genellikle şu durumları içerebilir:

  • Vekilin, verilen yetkiyi aşarak hareket etmesi.
  • Vekalet verenin çıkarlarını gözetmeksizin, kişisel çıkar veya başka birinin lehine işlem yapılması.
  • Vekâletname kapsamında verilen yetkilerin, vekalet verenin haberi ve rızası olmadan kullanılması.

Vekalet görevinin kötüye kullanılması suçu, Türk Ceza Kanunu’nda açıkça tanımlanmış ve yaptırımlara bağlanmıştır. Bu tür bir hukuki ihlal, genellikle maddi tazminat taleplerini ve cezai işlemleri beraberinde getirebilir.

Aşağıda, vekalet görevinin kötüye kullanılması durumlarında dikkate alınması gereken bazı temel noktalar yer almaktadır:

DurumAçıklama
Vekilin Yetki AşımıVekalet verilen kişinin, kendisine verilen yetkilerin dışına çıkması ve bu durumun vekalet veren tarafından onaylanmamış olması.
Kişisel ÇıkarVekilin, işlemleri kendi kişisel çıkarları doğrultusunda yapması veya bir başkasının menfaatini gözetmesi.
Bilgi ve Rızanın OlmamasıVekâlet verenin, vekil tarafından yapılan işlemlerden haberdar edilmemesi veya onayının alınmaması.

Vekaletin kötüye kullanılması durumunda yapılacak olan vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle dava sürecine girmeden önce, vekalet sözleşmesinin detaylarının ve özgün vekaletname belgelerinin incelenmesi büyük önem taşır. Vekalet veren, hukuki yollara başvurarak haklarını arayabilir ve zararının giderilmesini talep edebilir. Ancak, bu süreçlerin yönetimi ve dava dosyalaması noktasında profesyonel bir hukuki yardım almak zorunludur.

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması

Vekalet Görevinin Borç ve Yükümlülükleri

Vekalet veren ile vekil arasındaki hukuki ilişki, belirli borç ve yükümlülükleri de beraberinde getirir. Bu ilişkide, vekilin en temel sorumluluğu, vekalet verene karşı duyduğu sadakat borcudur. Vekil, vekalet verenin menfaatlerini korumak ve ona en uygun şekilde hizmet etmek zorundadır. Bu hizmet sırasında vekilin uyması gereken asıl yükümlülükler şu şekilde sıralanabilir:

  1. Sadakat Yükümlülüğü: Vekil, vekalet verenin çıkarlarını kendi çıkarlarından üstün tutmalı ve ona zarar verebilecek her türlü eylemden kaçınmalıdır.
  2. Bilgi Verme Yükümlülüğü: Vekil, vekalet işlemleri hakkında vekalet vereni sürekli olarak bilgilendirmeli ve gerektiğinde danışmalıdır.
  3. Yetki Sınırları: Vekil, kendisine verilen yetkiler çerçevesinde hareket etmeli, bu sınırların dışına çıkmamalıdır.

Vekalet ilişkisinde bu yükümlülüklerin ihlali durumunda, Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması suç teşkil edebilir. Özellikle vekilin, verilen yetkileri aşarak veya bu yetkileri kötüye kullanarak vekalet verenin zararına işlemler yapması bu bağlamda değerlendirilebilir.

İşte vekalet görevinin kötüye kullanılması ile ilgili temel yükümlülüklerin özeti:

Yükümlülük TürüAçıklama
Sadakat YükümlülüğüVekalet verenin çıkarlarını koruma ve zarardan kaçınma
Bilgi Verme Yükümlülüğüİşlemler hakkında vekalet vereni bilgilendirme
Yetki SınırlarıVerilen yetkilere sadık kalmak ve bu yetkileri aşmamak

Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle dava açılması, bu yükümlülüklerin ihlal edildiği durumlarda gündeme gelebilir. Vekilin yetkilerini aşması ya da kötüye kullanması, ciddi hukuki sonuçlara yol açabilir. Bununla birlikte, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptal ve tescil davası dilekçe örneği vekalet verenin haklarını koruma amacı taşır ve bu tür durumlar için hukuki bir başvuru yolunu ifade eder.

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Suçu

Vekalet, temsilci veya vekil olarak atanan kişinin, başkası adına yasal işlemler gerçekleştirme yetkisine sahip olması durumudur. Ancak bu yetkilerin kötüye kullanılması durumu, Vekalet görevinin kötüye kullanılması suçu olarak tanımlanır ve ciddi yasal sonuçlar doğurabilir.

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılmasının Unsurları

Vekalet görevinin kötüye kullanılması için belirli unsurların bulunması gerekmektedir. Öncelikle, vekilin, vekalet verenin çıkarlarını gözetmek yerine, kişisel çıkarlarını öne çıkararak hareket etmesi bu suçun temelini oluşturur. İkincil olarak, bu eylemlerin vekalet verene maddi veya manevi zarar vermesi gerekmektedir.

Yargı Kararlarına Göre Değerlendirme

Yargıtay kararlarında, vekilin görevlerini aşarak, yetki dışı işlemler yapması ve bunun sonucunda vekalet verenin uğradığı zararlar, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle dava açılmasının önünü açmaktadır. Bu tür davalar, genellikle vekalet verenin zararlarının tazmin edilmesi ve haksız işlemlerin iptali amacıyla gerçekleşir.

“Vekilin, vekalet verene karşı sorumluluğu, sadece usulüne uygun hareket etmekle sınırlı değildir; aynı zamanda, verilen görevleri kötüye kullanmaması ve vekalet verenin menfaatlerini koruması da gerekmektedir.”

Bu bağlamda, vekalet görevinin kötüye kullanılmasının tespiti, somut olayın detaylarına ve eldeki delillere dayanarak yapılmaktadır. Bu tür bir suçlamayla karşı karşıya kalanlar veya mağdur olanlar için uzman bir avukatla çalışmak, sürecin doğru yönetilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Vekaletle bağlantılı tapu iptali ve tescil işlemleri gibi daha karmaşık hukuki durumlar için ise vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptal ve tescil davası dilekçe örneği incelenmelidir. Böylelikle, hukuki süreçlerin doğru bir şekilde ilerletilmesi sağlanabilir.

Vekalet Görevi Kötüye Kullanılması İhlali ve Yaptırımları

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması suçu, vekalet verenin haklarını göz ardı ederek, vekilin, kendisine verilen yetkileri kişisel çıkarları doğrultusunda kötüye kullanması durumudur. Vekil, bu görevi yerine getirirken sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlarda bulunduğunda, hukuki ve cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalabilir. Bu bölümde, ihlalin yasal sonuçlarını ve karşılaşılabilecek yaptırımları detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.

Yaptırım TürüAçıklama
Hukuki YaptırımlarVekalet sözleşmesinin feshi, tazminat hakkı ve vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle dava açma hakkı gibi yaptırımlar bulunmaktadır.
Cezai YaptırımlarTürk Ceza Kanunu’na göre, görevi kötüye kullanma suçundan dolayı hapis veya adli para cezası uygulanabilir.

Vekaletname ile verilen yetkilerin kötüye kullanılması halinde, vekalet veren kişi, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptal ve tescil davası dilekçe örneği kullanarak, tapular üzerinde yapılan işlemlerin iptali ve tescilini talep edebilir. Bu tür bir dava, genellikle vekilin, vekalet verenin mal varlığı üzerinde usulsüz işlemler yapması sonucu ortaya çıkar.

Bu süreçte dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, ihlalin kanıtlanmasıdır. Vekalet veren, vekilin yetkilerini aşarak kendisine zarar verdiğini açık ve net bir şekilde kanıtlamalıdır. İhlalin belirlenmesi sonrasında, yetkili mahkemeye başvurularak gerekli hukuki süreçler başlatılabilir. Vekalet sözleşmesini kötüye kullanma, sadece maddi zararlarla sınırlı kalmayıp, vekalet verenin hukuki ve sosyal haklarını da tehlikeye atabilir. Bu nedenle alınacak tedbirler ve yapılacak yasal başvurular, bu tür olumsuzlukları en aza indirmek için büyük önem taşır.

Her durumda, vekalet görevinin kötüye kullanılmasının önlenmesi ve olası yaptırımların uygulanması için, deneyimli bir hukuk danışmanından yardım almak en doğru yol olacaktır.

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Davası Nedir?

Vekalet görevinin kötüye kullanılması suçu, vekilin, kendisine verilen yetkileri kötüye kullanarak vekil edenin zararına hareket etmesi anlamına gelir. Bu durum, özellikle mali konularda veya mülkiyet haklarını ilgilendiren işlemlerde ortaya çıkabilir. Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle dava, bu tür ihlalleri adresleyerek, mağdurların haklarını koruma altına almayı amaçlar.

Bir vekalet görevinin kötüye kullanılması davası, genellikle vekil eden tarafından açılır. Bu davanın temel amacı, vekilin yetkisini aşarak gerçekleştirdiği işlemlerden kaynaklanan zararların tazmin edilmesi ve olası haksız işlemlerin iptali içindir. Davanın konusu genellikle maddi zararların yanı sıra, hukuki belirsizliklerin giderilmesi ve vekilin işlemi ile ilgili iptal taleplerini de içerebilir.

Aşağıda, vekalet görevinin kötüye kullanılması davasının başlıca unsurlarını özetleyen bir tablo bulunmaktadır:

UnsurlarAçıklamalar
Davanın DayanağıVekilin yetkileri dışına çıkarak veya bu yetkileri kötüye kullanarak vekil edenin zararına işlem yapması.
Dava TürüHaksız fiil davaları kategorisinde yer alır ve genellikle maddi tazminat ile sonuçlanır.
İlgili Kanuni MaddeTürk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu vekilin sorumluluklarını detaylandırır.
Yasal SonuçlarMaddi tazminat, işlemin iptali veya sözleşmenin feshedilmesi gibi sonuçlar doğurabilir.

Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle dava açmak, vekil edilen kişinin maruz kaldığı mağduriyeti giderme ve haksızlığın önüne geçme konusunda önemli bir adımdır. Ancak, bu tür bir dava açmadan önce detaylı bir hukuki danışmanlık almak, sürecin doğru yönetilmesi açısından büyük önem taşır.

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası Nedir?

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası, vekilin kendisine verilen yetkiyi kötüye kullanması sonucu gerçekleşen gayrimenkul alım-satım işlemlerinin yargı yoluyla iptali ve tescilini amaçlayan hukuki bir süreçtir. Bu tür davalar, genellikle vekâletname ile sınırlı yetki verilmesine rağmen vekilin bu yetkileri aşarak gerçekleştirdiği işlemler sonucu ortaya çıkmaktadır.

Vekalet Yetkisinin Sınırlarının Aşılması

Vekil, vekalet verenin menfaatlerini gözetmekle yükümlüdür. Ancak bazı durumlarda, vekil bu yetkileri aşarak, örneğin mülk satışı gibi yetkisini aşan işlemler yapabilir. Bu durumda, vekalet verenin hukuki yollara başvurarak yapılan işlemin iptali söz konusu olabilir. Bu iptal işlemi için “Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası” açılması gerekmektedir.

İptal ve Tescil Davasının Önemi

Bu tür bir dava, vekalet verenin mal varlığı üzerinde yapılan ve rızası dışında gerçekleşen işlemlerin iptalini sağlar. Davanın sonucunda, tapu kayıtlarının yeniden düzenlenmesi ve gerçek mal sahibinin haklarının iadesi mümkün hale gelir. Davanın başarılı olabilmesi için Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Suçu konusunda detaylı bir inceleme ve delil sunumu gereklidir.

“Vekil tarafından yetki dışı gerçekleştirilen her işlem, vekalet verenin haklarını ihlal eder ve bu durumda yasal yollara başvurmak, mağduriyetin giderilmesi için elzemdir.”

Böyle bir durumda atılacak adımlar, davanın doğru şekilde yönetilmesini ve adil bir yargılama sürecinin işletilmesini sağlayacak niteliktedir. Hak sahipleri, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle dava açarak, mülkiyet haklarını koruma altına alabilirler.

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Davası Süreci

Vekalet görevinin kötüye kullanılması suçu, vekalet verilen kişinin bu yetkisini kötüye kullanarak vekil olan kişinin zararına hareket etmesi durumunda ortaya çıkar. Bu tür bir durumla karşılaşıldığında, vekilin yasal haklarını korumak ve zararını telafi etmek amacıyla dava süreci başlatılabilir. Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle dava açılması, mağdurun haklarını araması için zorunlu bir yoldur.

Dava süreci şu adımlardan oluşur:

  1. Yetkili Mahkeme: Davanın açılacağı mahkeme, vekalet sözleşmesinin imzalandığı yer mahkemesi veya tarafların birinin ikametgâhının bulunduğu yer mahkemesi olabilir.
  2. Dilekçe Hazırlama: Davayı başlatmak için, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptal ve tescil davası dilekçe örneği kullanılarak profesyonel bir şekilde dilekçe hazırlanmalıdır.
  3. Delil Sunumu: Davanın kanıtlanması için gerekli belge ve deliller, mahkemeye sunulmalıdır. Bu deliller arasında vekaletname, zarara uğratan işlemlerin belgeleri ve tanık ifadeleri yer alabilir.
  4. Duruşma: Mahkeme, tarafları dinledikten ve delilleri değerlendirdikten sonra kararını verir.
  5. Karar ve Temyiz: Mahkeme kararı, tarafından temyiz edilebilir. Temyiz süreci, kararın üst mahkeme tarafından incelenmesini sağlar.

Bu süreç, genellikle zaman alıcı ve karmaşık olabilir, bu nedenle bir avukat yardımı almak önemlidir. Davaların başarılı olması için delillerin doğru ve etkili bir şekilde sunulması gerekmektedir.

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası Dilekçe Örneği

Vekalet görevinin kötüye kullanılması durumunda zarar gören şahıslar, kendilerine ait hakların iadesi için yargıya başvurabilirler. Bu süreçte, haklarını geri kazanmak amacıyla tapu iptal ve tescil davası açılabilir. Bu tür bir dava açmak isteyen kişiler, dilekçe hazırlamalıdır. Aşağıda, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptal ve tescil davası için özgün bir dilekçe örneği sunulmaktadır.

BölümDetay
Dilekçe BaşlığıNöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi Başkanlığı’na
Dilekçe Adresi[Adliye Adı ve Adresi]
Davanın KonusuVekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptal ve tescil talebi

Dilekçe Metni Örneği:

MERSİN NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE

DAVACI :

VEKİLİ : Av. Tunç Sudi Tol- Adres Antettedir.

DAVALILAR :

MÜTEVEFFA :

KONU : Tarafımızca daha önce ikame edilen ve Mersin 14. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/500 E. 2023/2500 K. Sayılı dosyası ile yargılaması yapılan ve karara bağlanan “Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)” davamızın sayın mahkemenizde açılmasına yönelik dava dilekçemizdir.

DAVA DEĞERİ : 500.000 TL

AÇIKLAMALAR :

1-) Müvekkilimizin 05/12/2019 tarihli dava dilekçesi ile; Ankara 22.Noterliğinin 26/02/20500 tarih ve 5001 yevmiye numaralı vekaletname ve Mersin 9.Noterliğinin 27/04/20500 tarih ve 19341 yevmiye numaralı, abisi X Y ‘e verilmiş vekaletnamelerle Mersin ili İhsaniye ilçesi Çınarlı mahallesinde kain 387 ada 500 parseldeki 3/20 hissesini ve 1653 ada 133 parselde 634 sayılı KMK göre kat irtifakı tesis edilmiş olarak 60/7367 hisse ve bu hisseye isabet eden zemin tatta 60/7367 arsa paylı 62 numaralı bağımsız bölüm dükkanın adına kayıtlı iken, (müvekkilin Mersin 14. ASHM dava dosyasında ki açıklayıcı beyanlarında görüleceği üzere), bu taşınmazların satışının yapıldığını 2014 yılında vefat eden annesinden 2013 yılında öğrenmiş, uzun süren belge temini araştırmaları sonucu bu taşınmazların ağabeyi X Y tarafından oğlu XX Y ’e 20500 yılında vekaletname tarihlerinden biri yaklaşık iki ay, diğeri 20 gün sonra bilgisi ve rızası dışında satıldığı ortaya çıkmıştır. Taşınmazların satıldığından haberinin olmadığı, X Y tarafından kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığı bu satışlardan dolayı davalı X Y’nin vekalet akdini kötüye kullandığı belirtilerek taşınmazların tapu kaydının iptXX ile kendisi adına tesciline veya gayrimenkullerin dava tarihindeki değerinin faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. (EK1: Dava Dilekçesi)

2-) Müvekkil tarafından ikame edilen işbu dava; Mersin 14. Asliye Hukuk Mahkeme’sinin 2019/500 E. 2023/2500 K. Sayılı dosyasında görülmüş ve karara bağlanmıştır. Söz konusu kararda; ” Davalılar davacıya ödeme yapıldığını beyan etmiş ise de vekaletname sonrası tapu devrine dayalı davacı adına ödeme yapıldığına dair bir delilin sunulamadığı, davalıların alınan nüfus kayıtlarında baba oğul oldukları görülerek vekalet görevinin kötüye kullanıldığı kanaati ile talep dahilinde karar verilmiştir. ” şeklinde belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. ( EK2: Mersin 14. Asliye Hukuk Mahkeme’sinin 2019/500 E. 2023/2500 K. Sayılı Kararı )

Müvekkilin Mersin 14. Asliye Hukuk Mahkeme’sinde ikamet etmiş olduğu davada; dava değeri fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydı ile 250,00 TL olarak belirtilmiştir.

Dava dosyası kapsamında keşif yapılmış, bilirkişi raporu aldırılmış ve dava konusu iki taşınmazın dava tarihi olan 05/12/2019 tarihindeki değerleri tespit edilmiş ve netice olarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Fakat mahkeme sürecinde müvekkilimin avukatına içinde bulunduğu koşulların güçlüğünden söz etmesi üzerine, avukatının ek dava açılabileceği yönünde yönlendirmesi ile söz konusu dava değeri olan 250,00 TL’yi arttırmamış ve Mersin 14. Asliye Hukuk Mahkeme’since müvekkilin talebi olan 250,00 TL dahilinde karar verilmiştir.

3-) Müvekkil tarafından ikame edilen davada her türlü hakkı saklı tutulmuş ve Mersin 14. Asliye Hukuk Mahkeme’sinin 2019/500 E. Dosyası kapsamında yapılan 14/06/2022 tarihli duruşma ile de ” Dava dilekçemizi tekrar ediyoruz, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalarak ek dava hakkımız bakidir, davanın dava dilekçesi doğrultusunda kabulüne karar verilmesini talep ediyoruz” şeklinde belirtilerek ek dava açma hakkımız saklı tutulmuştur. ( EK3: 14/06/2022 Tarihli Duruşma Zaptı )

Bu aşamada Mersin 14. Asliye Hukuk Mahkeme’sinin 2019/500 E. Dosyası kapsamında yapılan yargılama neticesinde alınan bilirkişi raporları doğrultusunda; Mersin ili İhsaniye ilçesi Çınarlı mahallesi 1653 ada 133 parsel zemin kat 62 bağımsız bölüm numaralı taşınmazın dava tarihli ( 05/12/2019 ) değerinin 120.000 TL, Mersin ili İhsaniye ilçesi Çınarlı mahallesi 387 ada 500 parsel sayılı taşınmazın dava tarihli ( 05/12/2019 ) değerinin 297.000 TL olduğu tespit edildiğinden ve işbu dosya kapsamında talep dahilinde 250,00 TL üzerinden karar verildiğinden dolayı; fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile taşınmazların toplam değeri olan 500.000 TL dava değerli ek davamızı sayın mahkemenize sunmak gereği hasıl olmuştur.

Bunun yanında hükmedilecek tutara Yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca satış tarihi olan 20.05.20500’ten itibaren işleyecek yasal faiz olarak uygulanması gerekmektedir. Bu noktada 500.000 TL’nin 20.05.20500 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ödenmesini arz ve talep ediyoruz.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 21.03.2016 T. 2015/10560 E. 2016/7977 K. Sayılı kararından alıntı:

“…Dava hukuki niteliği bakımından Türk Borçlar Kanunu’nun 508. maddesine dayanan vekilin hesap verme yükümlülüğünden kaynaklanmaktadır. TBK’nın 508. maddesi, Vekilin, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene verme borcu ile borç para borcu ise tesliminde geciktiği paranın faizini de ödeme borcunu düzenlemiştir. SOMUT OLAYDA, DAVAYA KONU TAŞINMAZLARIN SATIŞ TARİHİNDEKİ RAYİÇ BEDELİNİN, SATIŞ TARİHİNDEN İTİBAREN İŞLEYECEK YASAL FAİZİ İLE DAVALIDAN TAHSİLİNE KARAR VERİLMESİ GEREKİRKEN, yazılı şekilde satış tarihindeki değerin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması HUMK’nun 438/7. maddesi hükmü gereğidir.”

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2002/2579 E. 2002/4319 K. 18.4.2002 tarihli kararından alıntı:

“…818 s. BK. m. 392 uyarınca; vekil, müvekkilin talebi üzerine yapmış olduğu işin hesabını vermeye ve bu cihetten dolayı her ne nam ile olursa olsun almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmeye mecburdur. Dava konusu taşınmazın satış tarihindeki gerçek değerinin keşif yapılarak uzman bilirkişi marifetiyle tespit edilip, bu satış bedeline alındığı tarihten itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, dava tarihinden faiz yürütülmesi hatalıdır.” (Aynı yönde: “…Vekil elindeki parayı geri vermekte gecikirse faiz öder (4. HD. 29.500.1965; 9001/6615) – “…Vekil, üzerinde kalan paranın faiziyle geri verilmesi borcu ile yükümlüdür (4. HD. 20.03.1962; 7258/2904)” (YAVUZ, s. 2703).

Dosyaya konu olaylar ve deliller daha önce tartışılmıştır. Asıl davada taraflar arasındaki haklılığa yönelik tespit yapılmıştır. O halde bu tespit, ek dava için kesin hüküm niteliğindedir. Aşağıda ve ekte paylaştığımız Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı uyarınca da bu durum böyle kabul edilmiştir. Bu sebeple ve Yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca Sayın mahkemenizce ek davamız için ilgili olan Mersin 14. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/500 E. Sayılı dosyasının celp edilerek işin esasına girilmeden bu doğrultuda karar verilmesini talep ederiz.

T.C.YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 2018/148 Esas 2021/50083 Karar 07.10.2021 tarihli kararından alıntı:

“Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının dava yoluyla ileri sürülmesi durumunda kısmi dava söz konusudur. Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olmadıkça kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez. Kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce, gerekse daha sonra ayrı bir dava açılması usulen olanaklıdır. Uygulamada bu ayrı davaya, ek dava denilmektedir.
-Hemen burada, kısmi dava ve ek davanın etkisi üzerinde durulmalıdır.
-Her dava, kural olarak tespit ve eda kısımlarından oluşur. Davanın kısmi nitelikte olması hâlinde önceden açılan davada kesinleşen kararın tespit kısmı, kalan kısım için açılan ikinci davanın tespit kısmı için kesin hüküm oluşturur ve kuşkusuz bağlayıcıdır.
-Öğreti ve yargısal uygulamada; kısmi davanın red ile sonuçlanması hâlinde tüm alacak hakkında kesin hüküm oluşacağı, kısmi dava kısmen kabul, kısmen red ile sonuçlanırsa her iki bölüm yönünden de kesin hüküm oluşacağı, kısmi dava tümüyle kabul edilirse de kararın tespit bölümünün açılan ek dava için kesin hüküm oluşturacağı kabul edilmiştir.
-Başka bir deyişle; kısmi dava sonunda davalının borcu ödemeye mahkûm edilmesi veya kısmi davanın tamamen veya kısmen reddine karar verilmiş olması hâlinde taraflar arasındaki borç ilişkisinin varlığı ya da yokluğu da tespit edilmiş olur ki; bu tespit zorunlu olarak borç ilişkisinin tümünü kapsar. Bu nedenle kısmi dava sonunda verilen ve kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümü, sonradan açılan ek dava için kesin hüküm oluşturur.”

Ayrıca dava önceki asıl davanın dava dilekçesinde, davanın türü her ne kadar belirsiz alacak davası olarak nitelendirildiyse de kısmi davadır. Dava dilekçesinde açıkça “Fazlaya ilişkin haklar” saklı tutulmuştur. Dilekçe bir bütün olarak değerlendirildiğinde açıkça kısmi dava açıldığı anlaşılmaktadır. Bu halde aşağıda paylaşılan 2 adet Hukuk Genel Kurulu ve Yerleşik Yargıtay İçtihatları uyarınca asıl dava kısmi dava olarak değerlendirilmelidir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU, E. 2014/15-439, K. 2016/207, T. 2.3.2016 kararından bir alıntı:

“Davacı vekilinin, dava dilekçesinde belirsiz alacak davası açtığını belirtmesine karşın, sonuç kısmında “fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla” dedikten sonra alacağın 310.000,00 TL’lik kısmının tahsiline karar verilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Dava dilekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde bu hXXyle davacı tarafından kısmi dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Az yukarıda belirtildiği üzere belirsiz alacak davası olarak açılan davaya kısmi dava olarak devam edilmesi mümkün değil ise de somut olayda; davacının kısmi dava açtığı ve dava konusu miktar taraflar arasında tartışmalı olduğundan davacının kısmi dava açmakta hukuki yararının bulunduğu anlaşıldığından, yerel mahkemece işin esasına girilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 2017/258 E. , 2020/543 K. Sayılı kararı:

“Davacı vekilince, dava dilekçesinin başlık kısmında her ne kadar davanın belirsiz alacak davası olduğu belirtilmiş ise de, mahkemece kısmi dava olarak nitelendirilme yapılması yerindedir. Kaldı ki yerel mahkeme ile Özel Daire arasında, eldeki davanın kısmi dava olduğu noktasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Alacağın tartışmasız veya belirli olması hâlinde kısmi dava açılamayacağına ilişkin 6100 sayılı HMK’nın 109/2. maddesinin yürürlükten kaldırılmış olmasından dolayı belirli alacaklar için de artık kısmi dava açılması mümkün hâle gelmiştir. O hâlde, usule ilişkin değişikliklerin derhal uygulanacağı gözetilerek mahkemece dava reddedilmeyerek işin esası hakkında karar verilmelidir.”

5-) Bunun yanında Yargıtay’ın istikrar kazanmış kararlarında değinildiği üzere; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı davalarda hiçbir zaman aşımı ve hak düşürücü sürenin uygulanmaması gerektiğini belirtmek isteriz.

T.C.YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2014/8229 K. 2015/7977T. 1.6.2015 sayılı kararından alıntı:

“….Hal böyle olunca; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanan davaların herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmadığı gözetilerek, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. ….”

· T.C. YARGITAY 1. Hukuk Dairesi E. 2016/3719 K. 2019/4356 T. 04.07.2019 sayılı kararından alıntı:

“Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı davalarda zamanaşımı süresinin bulunmadığı…”

· T.C. YARGITAY 1. Hukuk Dairesi E. 2004/14912 K. 2005/715 T. 02.02.2005 sayılı kararından alıntı:

“Vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası ile açılan davalarda kural olarak zaman aşımı söz konusu olamaz.”

Yukarıda paylaşılan söz konusu Yargıtay ilamlarında da belirtildiği üzere; Vekilin özen görevini yerine getirmemesi ve vekalet akdini kötüye kullanması nedeniyle açılacak alacak/tazminat davalarında zaman aşımının başlangıç tarihi vekilin hesap verme veya azil tarihinden başlamakta olup müvekkil müteveffa X Y’yi azletmemiştir.

Müteveffa X Y vekalet akdini kötüye kullanmıştır. Müvekkilden vekaletnameleri aldıktan yaklaşık 20 gün sonra müvekkile ait gayrimenkulleri oğlu olan davalı XX Y’ye satmış ve parasını müvekkile ödememiştir.

Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 23.02.2012 tarih ve 2012/452 E.-2012/1789 K. sayılı ilamında da belirttiği üzere “Borçlar kanununa göre özen borcu vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu olup 390/2 maddesinde “vekil müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir.” şeklinde belirtmiştir.

Yukarıda açıklamış olduğumuz hususlar neticesinde ve resen araştırılacak hususlar doğrultusunda; EK DAVAMIZIN KABULÜNE karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.

HUKUKİ SEBEPLER : TBK, HMK, TMK Ve İlgili Yasal Mevzuat

HUKUKİ DELİLLER :

-Mersin 14. Asliye Hukuk Mahkeme’sinin 2019/500 E. 2023/2500 K. Sayılı Dosyası ( Celbini Talep Ederiz. ),
-Tapu Kayıtlan (İhsaniye İlçesi Çınarlı Mahallesinde Kain 387 Ada 500 Parsel Ve İhsaniye İlçesi Çınarlı Mahallesinde Kain 1653 Ada 133 Parsel 62 numaralı Bağımsız Bolüm),
-Ankara 22. Noterliğinin 26.02.20500 Tarih Ve 5001 Yevmiye numaralı Vekaletnamesi,
-Mersin 9. Noter’liğinin 27.04. 20500 Tarih Ve 19341 yevmiye numaralı Vekaletnamesi,
-Tanık,
-Keşif,
-Yemin,
-Bilirkişi İncelemesi Ve Her Türlü Yasal Delil

NETİCE VE TALEP :

Yukarıda açıklamış olduğumuz sebeplerden ötürü ve resen araştırılacak hususlar doğrultusunda; aynı konuda verilmiş Mersin 14. Asliye Hukuk Mahkeme’sinin 2019/500 E. 2023/2500 K. Sayılı kararı dikkate alınarak, davamızın kabulü ile 500.000 TL’nin 20.05.20500 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tarafımıza ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi arz ve talep olunur. 12.12.2024

EKLER :

EK1 : 05/12/2019 tarihli Dava Dilekçesi
EK2 : Mersin 14. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/500 E. 2023/2500 K. Sayılı Kararı
EK3 : Mersin 14. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/500 E. Dosyası Kapsamında Yapılan 14/06/2022 Tarihli Duruşma Zaptı
EK4 : Emsal Hukuk Genel Kurulu Kararları
EK5 : Vekaletname

                    Davacı Vekili
                  Av. Tunç Sudi Tol

Bu dilekçe örneğinin, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle dava açacak olan kişilere yol göstermesi ve usulüne uygun bir başvuru yapmalarını sağlaması amaçlanmıştır. Özellikle, maddi ve manevi zararlarınızın giderilmesi adına yasal haklarınızı etkin şekilde kullanmanız önemlidir. Her dava benzersiz olduğundan, dilekçenizi hazırlarken bir hukuk profesyonelinden destek almanız yararınıza olacaktır.

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davasında İspat

Vekalet, bir kişinin başkası adına hareket etme yetkisini içerir ve bu yetkiler genellikle gayrimenkul alım-satım işlemlerinde kullanılır. Ancak, ne yazık ki bazı durumlarda Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması sorunuyla karşı karşıya kalabiliriz. Bu tür bir kötüye kullanımın mahkemede kanıtlanması, tapu iptali ve tescil davalarında oldukça kritik bir süreçtir.

İspat Yükü ve Delil Sunma

Vekalet görevinin kötüye kullanılması suçu iddiasında bulunan taraf, vekaletin kötüye kullanıldığını ispatlamakla yükümlüdür. İspat süreci, genellikle vekalet veren kişinin, vekilin yetkilerini aşarak kendisini zarara uğrattığını gösteren belgeler ve tanıklar aracılığıyla gerçekleşir. Bu deliller, vekaletnamenin sınırlarının dışına çıkıldığını ve bu durumun vekalet verenin menfaatlerine aykırı olduğunu kanıtlamak için kullanılır.

Mahkeme Sürecinde Delil Değerlendirme

Mahkeme, sunulan delilleri titizlikle değerlendirir ve vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle dava açılmasının yasal geçerliliğini bu delillere dayanarak tespit eder. Delil sunumu, genellikle yazılı belgeler, elektronik kayıtlar ve tanık ifadeleri şeklinde olur.

Tapu iptal ve tescil davası, genellikle tapunun usulsüz bir şekilde alınıp alınmadığını tespit etmek için açılır. Bu durumda mahkeme, vekilin yetki alanını aşarak işlem yaptığına dair delilleri dikkate alacak ve bu işlemlerin geçerliliğini sorgulayacaktır.

“Vekalet veren kişi, vekil tarafından yapılan işlemlerin kendi bilgisi dışında ve menfaatine aykırı gerçekleştirildiğine dair her türlü kanıtı mahkemeye sunmalıdır. Bu, genellikle vekilin hareketlerinin yasal sınırlarını aştığını gösteren belgeler veya tanık beyanları ile sağlanır.”

Önemli Noktalar

  1. Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptal ve tescil davası dilekçe örneği: Dava açmadan önce, dava dilekçesinin doğru bir şekilde hazırlanmış olması şarttır. Dilekçede, vekaletin nasıl ve hangi yönlerden kötüye kullanıldığı açıkça belirtilmeli ve ilgili deliller eklenmelidir.
  2. Delil ve Belgelerin Önemi: Mahkeme sürecinde, delil olarak sunulan belgelerin güvenilir ve tam olması gerekmekte, yetersiz belge sunumu davanın sonucunu olumsuz etkileyebilir.
  3. Tanıkların Rolü: Tanıkların ifadeleri, vekaletin kötüye kullanılma iddialarını destekleyebilir ve mahkemenin karar verme sürecinde büyük rol oynar.

Bu nedenle, Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle dava süreçlerinde başarılı olabilmek için güçlü deliller ve kesin belgelerle donatılmış bir dava dosyası hazırlamanız büyük önem taşır. Bu süreçte deneyimli bir avukattan yardım almak, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını iddialarınızı mahkeme önünde etkili bir şekilde ispatlamanıza olanak sağlayacaktır.

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davalarında Üçüncü Kişinin Durumu

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması suçu karşısında üçüncü kişilerin durumu, bu tür hukuki işlemlerde oldukça önemli bir unsurdur. Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davalarında, üçüncü kişiler genellikle iyi niyetli alıcılar ya da mülk üzerinde hak iddia eden diğer taraflar olabilmektedir.

Üçüncü kişilerin hakları, vekalet verilen kişinin yetkilerini aşarak yaptığı işlemlerden etkilenebilir. Bu durumda, üçüncü kişilerin iyi niyetinin korunup korunmadığı hukuki bir değerlendirme konusudur. İyi niyetli olan ve mülkü piyasa değerinden alarak hiçbir usulsüzlükten haberi olmayan kişiler, genellikle korunmaya çalışılır. Ancak, bu tür durumlar her zaman karmaşık hukuki prosedürleri beraberinde getirir.

Üçünçü Kişinin DurumuHukuki Koruma
İyi Niyetli AlıcılarMülkü piyasa değerinde aldıysa ve usulsüzlüklerden habersizse, genellikle korunur.
Hak İddia Eden Diğer TaraflarVekaletin kötüye kullanılmasını biliyor ya da bu durumu ihmal ediyorsa, korunma olasılıkları azalır.

Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptal ve tescil davası açan taraflar için, üçüncü kişilerin iyi niyet durumunu kanıtlamak hayati önem taşır. Davanın başarısı, bu kanıtların yeterliliğine bağlı olarak değişebilir. Bu nedenle, tarafların haklarını korumak adına, detaylı bir inceleme ve dikkatli bir yaklaşım gereklidir.

Son olarak, vekaletin kötüye kullanıldığı durumlar ve üçüncü kişilerin korunma hakları konusunda uzman bir avukatla çalışmak, sürecin en sağlıklı şekilde ilerlemesi için büyük önem taşımaktadır.

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davasında Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süreler

Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle açılan tapu iptal ve tescil davalarında zamanaşımı ve hak düşürücü süreler büyük önem taşır. Bu süreler, davacının haklarını koruma altına alırken aynı zamanda dava süreçlerinin belirli bir zaman dilimi içerisinde yürütülmesini sağlar.

Zamanaşımı süresi, vekilin yetkilerini kötüye kullanarak gerçekleştirdiği işlemlerin ortaya çıkmasından itibaren işlemeye başlar. Bu süre içinde dava açılmazsa, hakların kullanılması mümkün olmayabilir. Hal böyle olmasına rağmen vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptal tescil davaları zamanaşımına ve hak düşürücü sürelere tabi değildir. 

Özet Tablo: Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süreler

Süre TürüSüre Uzunluğu 
Zamanaşımı SüresiSüre yok 
Hak Düşürücü SüreSüre yok 

Yukarıda belirtilen süreler, vekalet görevinin kötüye kullanılması suçu sebebiyle yapılan işlemlerin yargıya taşınmasında ve adil bir yargılama sürecinin yönetilmesinde kritik bir role sahiptir. Davacıların haklarını etkin bir şekilde koruyabilmeleri için bu sürelerin iyi anlaşılması ve dava süreçlerine zamanında başlamaları gerekmektedir.

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Vekalet görevinin kötüye kullanılması durumunda, bu durumun sonuçlarından biri de tapu iptali ve tescil davasıdır. Bu dava türü, vekalet verilen kişinin yetkileri dışında işlem yapması sebebiyle olan mülkiyet anlaşmazlıklarını çözüme kavuşturmayı amaçlar. Davanın görüleceği mahkemenin belirlenmesi, sürecin hız ve etkinlik açısından büyük önem taşır.

Tapu İptal ve Tescil Davalarında Görevli Mahkeme

Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptal ve tescil davası, genellikle tapunun bulunduğu yer mahkemelerinde görülür. Bu dava türünde asliye hukuk mahkemeleri yetkilidir. Davanın ilgili taşınmaza göre yerel mahkeme tarafından ele alınması, yargılama sürecinin daha yerinde ve etkili bir şekilde yürütülmesini sağlar.

Yetkili Mahkeme Kararı Nasıl Etkiler?

Yetkili mahkeme, davanın usulen doğru işlemesini ve hızlı bir şekilde sonuca ulaşmasını sağlar. Dahası, mahkemenin, konu hakkında özel bilgi sahibi olması da kararların daha adaletli ve isabetli olmasına yarar. Bu, özellikle vekaletin suistimal edilmesi gibi karmaşık durumlar için büyük önem taşır.

Bu çerçevede, vekalet görevinin kötüye kullanılması suçu nedeniyle açılan davaların doğru mahkeme tarafından değerlendirilmesi, mağdurun haklarının iade edilmesi yolunda kritik bir adımdır. Yetkili mahkeme, bu tür davaların adil ve objektif bir şekilde çözümlenmesini sağlamakla yükümlüdür.

Bu bağlamda, davanın hangi mahkemede görüleceği bilgisine ulaşmak ve süreci doğru yönetmek için bir hukuk profesyonelinden yardım almak faydalı olabilir.

Sıkça Sorulan Sorular

Vekalet görevinin kötüye kullanılması suçu nedir?

Vekalet görevinin kötüye kullanılması suçu, bir kişinin kendisine verilen vekalet haklarını, vekalet verenin menfaatleri doğrultusunda hareket etmek yerine, vekalet verenin aleyhine ve kendi menfaatine kullanması durumunda işlenmiş olur. Bu durum, fiduciary görevlerin ihlali olarak değerlendirilir ve Türk Ceza Kanunu’nda cezai müeyyidelerle karşılanabilir.

Vekalet görevi kötüye kullanımı için hukuki süreç nasıl işler?

Eğer bir kişi, kendisine verilen vekaleti kötüye kullanıyorsa, vekalet veren kişi, avukatı aracılığı ile suç duyurusunda bulunabilir veya hukuki dava açabilir. Davanın, delillerin toplanması ve tanıkların dinlenmesi gibi aşamaları içerdiği bir süreçtir. İlgili mahkeme, sunulan deliller ışığında kararını verir ve gerekiyorsa tazminat hükümleri de uygulanabilir.

Vekalet görevinin kötüye kullanılması durumunda ne tür cezalar uygulanabilir?

Vekalet görevinin kötüye kullanılması durumunda uygulanabilecek cezalar, hapis cezalarından para cezalarına kadar değişkenlik gösterebilir. Türk Ceza Kanunu’na göre, bu tür bir suç, ciddi bir güven ihlali olduğundan, daha ağır cezai sonuçlar doğurabilir. Ayrıca, maddi ve manevi zararların giderilmesi için tazminat cezaları da hükmedilebilir.

Vekaletnamenin kötüye kullanılmasının önlenebilmesi için hangi önlemler alınabilir?

Vekaletnamenin kötüye kullanılmasını önlemek için, vekalet verilen kişiyle net ve kesin sınırların belirlendiği detaylı bir vekaletname hazırlanmalıdır. Ayrıca, vekalet verilen kişinin eylemleri periyodik olarak gözden geçirilmeli ve denetlenmelidir. Vekalet veren kişi, vekaletin kullanımı konusunda daima bilgilendirilmeli ve herhangi bir şüphe durumunda hemen yasal işlem başlatılmalıdır.

İşbu mesleki makale/dilekçe, iş ve gelir elde etme amacı güdülmeksizin, meslektaşlarımıza yardımcı olmak, büromuzun faaliyet gösterdiği alanlar hakkında bilgi vermek, bilimsel çalışmalarımızı yayımlamak amacıyla, özel, somut ve mesleki teknik araştırmalar sonucu, çok fazla emek ve mesai harcanarak, reklam yasağı yönetmeliğinin 6. ve 7. maddeleri gözetilerek bizzat avukatımız tarafından hazırlanmış ve yayımlanmıştır. Lütfen ücretli avukatlık hizmeti almak, danışmak ve bilgi almak için avukatınıza ulaşınız.

Yorum yapın

Open chat
Merhaba 👋
Size yardımcı olabilir miyiz?
Hemen Ara